“Yaptığı bir işten, bir davranıştan dolayı birine verilen armağan.” diyor TDK ödül için.
Bugün ben de kendime ödül verdim iş yerine arabayla giderek. Cumartesi günü sabahın 7’si, İstanbul’da dört tekerliler için uyku vaktiydi… Fırsat bildim. Hafta içinin yorgunluğunu böyle atmak istedim.
Bir kere bile dur kalk yapmadan, hız limitleri dışında 80’e düşmeden 34 dakikada aldım onca yolu. Sadece yolu alsam iyi, mesai arkadaşımla yemek için simitler, poğaçalar bile seçtim. Velhasıl, güne güzel başladım.
“Bu gidişin dönüşü olmadı mı?” diyenler, oldu tabi. Sabahki konforumun 12 taksite bölünmüş geri ödemesi gibiydi…
Olsun. Ben keyfime odaklanmayı seçtim diyelim.
Hal arabayla olunca, metrobüs anısı da eksik kaldı elbette. Ama insanoğlu her yerde ve her şekilde. Sıkı durun anlatıyorum!
Köprüye giden yolda bilmem kaç km önceden başlar trafik. Gaz pedallarının dinlendiği, fren lambalarının şenlendiği bir zaman dilimidir bu anlar. Ve pek tabi simit-su satanların da aktif olduğu. En son aylar öncesinde Nişantaşı’nda sokaktan simit-ayran almıştım, çok aç olduğum bir zamanda. Bu da ikincisi olacaktı, daha aç olduğum için. Yaklaşınca beyefendiye camı indirdim, gülümseyerek “Bir simit, en tazesinden.” deyiverdim.
“dedim” sanki üzerinde daha çok düşünülmüş eylemler için kullanılıyordu. Bu sebeple “deyiverdim” ile anlatmayı seçtim size. Çünkü üzerinde düşündüğüm bilinçli bir eylem cümlesi olsaydı kurduğum, “en tazesinden” kısmı saçma gelecekti. Yol ortasında, açıkta ve bu havada satılan şeyin, bırakın taze olmasını, simit olduğuna inanmak için bile bin şahit gerekirdi…
Nitekim de öyleydi. O bir simit değildi. Bana bu kadar ön bilgiye sahip olduğum halde onu aldıran neydi peki? Güvence. Açlığımı bastırmak için elimin altında bir yiyecek olması. Varlığını biliyor olmanın tansiyonuma olumlu etkisi. Vs vs vs…
Bakın şöyle bir hayatınıza, yedek tişört alarak gittiğiniz hiçbir piknikte kolay kolay değiştirmezsiniz üzerinizi. İsteseniz değiştireceğinizi bilme rahatlığı ile bitirirsiniz günü. Ya da yorulursam değiştiririm diye arabaya koyduğunuz spor ayakkabınızı unutur gidersiniz topuklularınızla ofiste yürürken. “Zaten sürekli ayakta değilim, bu kombine spor olmaz şimdi” diye avutursunuz kendinizi. Pek tabi tam tersi de olabilir.
Kısacası kendinizi güvenceye aldığınız (ya da aldığınızı sandığınız) her şeyde rahatsınızdır…
Simide ne mi oldu?
Sitenin otoparkındaki kuşlara ödül oldu. Benim acıkan karnım ise bir ısırığı öğütmek için bir köprü, iki viyadük geçti. Tansiyonum zaten “bu nasıl simit” sorusunun cevabını ararken yükseldi.
İstanbul’da bir mesai günü böylece sona erdi…